26 Aralık 2012 Çarşamba

Hayvan Çiftliği (Stüdyo Cer)

Hayvan Çiftliği Afiş
Uzun zamandır merakla beklediğim oyunların başında geliyordu Hayvan Çiftliği. Ankara'da eşine az rastlanır bir şekilde doğru insanların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan doğru bir proje. Bu kadar doğrunun iyi bir şekilde sonuç vermemesi zaten imkansızdı. Oyunla ilgili gelen tepkiler çok heyecan uyandırıcıydı. Aslında tiyatro adına Türkiye için çok yenilikçi olmayan fakat Ankara için oldukça yenilikçi sayılabilecek bir havayla merhaba dedi Hayvan Çiftliği, Ankara izleyicisine. İstanbuldur son 4-5 yıldır oldukça artış gösteren alternatif tiyatro sahneleri ve butik tiyatroların öncülük ettiği, izleyici koltukları ve sahne kavramını ezberlerin dışına iten 'alternatif' sahnelenme yöntemleri ve doğal olarak alternatif rejiler, artık tiyatronun bir ihtiyacı haline gelmişken Ankara'da bu ihtiyaca yönelik bir şey yapılması hiç şüphesiz beklenen bir şeydi.

Erdal Beşikçioğlu, pek çokları için Behzat Ç. dizisinden sonra tanınmış bir isim olabilir. Fakat kendisinin Ankara'ya ve Ankara tiyatrosuna kattıkları çoktur. Bu nedenle, Ankara'da yapılan yeni ve farklı bir işin altında onun imzası olması şaşırılacak bir nokta değil. Beşikçioğlu'nun bu bağlamda yani kalıp dışı tiyatro bağlamında hatta belki bir açıdan in-yer face, ilk adımları 3-4 yıl öncesine uzanıyor. O zamanlar Tunalı Hilmi Caddesi üzerinde yer alan Dib Sahne'nin sahibiydi Erdal Beşikçioğlu. Mekan konsept olarak bir bar olmasına rağmen burada performanslar sergileniyordu. İşte bu noktada Jez Butterworth'ün Mojo isimli oyunu Dib Sahnede sahnelendi. Bu oyun hem şahsım adına hem de pek çokları açısından önemli bir nokta taşımaktadır. Türkiye'de henüz butik tiyatrolar bugünkü popülaritesinde ve üretkenliğinde değilken sahnelenen bir oyundu Mojo. Kalıp olarak in-yer face fakat sahneleniş olarak in-yer face'den biraz daha uzaklaşarak, daha interaktif  daha bar tiyatrosu şekline sokulabilecek bir oyundu. Belki de o günlerde DOT dışında bu akıma yönelik sahnelenmiş 2-3 oyundan sadece biriydi.

Erdal Beşikçioğlu
Sadece In-Yer Face akımına yönelik olması değil, kalıpları aşarak, yenilikçi bir rejiyle sahnelenişi de Ankara izleyicisi için pek çok şeyi müjdeliyordu. Mojo, pek çoklarının kesişim noktasıydı. Oyunun yönetmen koltuğundaki İlham Yazar, bugün devlet tiyatrolarında Yastık Adam ve Jerry ve Tom gibi yenilikçi rejiye sahip hatta yer yer in-yer face oyunlarını sahneliyor. Oyunun oyuncularından İnanç Konukçu, Berkan Şal, Engin Öztürk bugün Behzat Ç.'de çok başarılı performanslar sergiliyorlar. Doruk Nalbantoğlu, Ali Yoğurtçuoğlu, Nusret Şenay da başarılı performanslara imza atıyorlar.

Mojo'dan sonra Dib Sahne'de bu sezon Ankara Devlet Tiyatrosunda en çok ilgi çeken oyunlardan Jerry ve Tom da sahnelendi fakat kısa bir süre sonra mekan çeşitli nedenlerle kapandı. Hemen hemen bu döneme denk gelen Bir Delinin Hatıra Defterinde, Erdal Beşikçioğlu'nun yaptıkları da zaten ortada. Kısacası Hayvan Çiftliğinde Erdal Beşikçioğlu imzası olması bir tesadüf değil ya da Hayvan Çiftliğinin, Ankara izleyicisinin görmeye alışık olmadığı kadar başarılı ve yenilikçi bir oyun olmasının sebebi bu.

Hayvan Çiftliği
Lafı daha fazla dağıtmadan oyuna geçelim. Öncelikle, Cer Modern, attığı sanatsal adımlarla büyük bir alkışı hak ediyor. Sadece tiyatro değil, sanatın her alanında farklı çalışmalarla Ankaralıları ağırlıyor. Cer Modern'in bu bağlamda tiyatro ayağı olan Stüdyo Cer de, yukarıda da bahsettiğimiz üzere Ankara Tiyatrosuna yepyeni bir soluk getirmiş ve getirmeye devam edeceğe benziyor.

Salona girildiği zaman dikkati çeken ilk şey elbetteki oturma düzeni. Karşılıklı seyirci koltukları arasına yerleştirilmiş bir sahne var. Sahne yükseltisiz, fakat sahnenin ortasında az yüksekli bir platform var. Bu da oyunun dekoruyla alakalı. Yoksa Ankara izleyicisinin İrfan Şahibaş Atölye Sahnesinden alışık olduğu karşılıklı oturma düzeni ve ortada yükseltisiz sahne burada da mevcut. İrfan Şahinbaş Atölye sahnesinden farklı olarak, seyirci koltukları hemen hemen aynı hizada. Yani geriye doğru gidildikçe koltukların seviyesi yükseliyor fakat oldukça az bir şekilde. Sahneye dair, Stüdyo Cer'e dair tek kusur. Zira oyun ortada, yükseltisiz bir sahnede yani hemen hemen izleyicilerle aynı seviyede oynandığı için, geriye doğru gidildikçe sahneyi görmek oldukça zorlaşıyor.

Napolyon-Kartopu-Çığırtkan
Sahnenin bu oturma düzeni karşısında izleyicileri karşılıyan diğer unsurlar, sahnenin hemen yanında bulunan baterist ve tavandan sarkan iplere oturan Karga karakteri. Karga karakterinin oyun öncesi cansız duruşu, Bir Delinin Hatıra Defterinin başlangıcını andırmıyor değil. Aslında izleyicilerin oyuna dikkat kesilmelerini sağlamak, ilgilerini toplamak için iyi bir yöntem. Zira oyun, oyunun başladığı anda başlamıyor. İzleyiciler yerlerine otururken dahi oyuna dair bir parça görebiliyor.

Oyunda oyuncular, sopa destekleriyle hareket ediyorlar ve bu hareketleriyle canlandırdıkları hayvanı başarıyla gösteriyorlar. Oyuncuları %100 bir şekilde o hayvanın bütün unsurları gösterecek şekilde değil fakat çağrıştıracak şekilde bir reji benimsemiş Erdal Beşikçioğlu. Bu nokta çok başarılı zira, oyuncuların vücut kullanımları yer yer temsil ettikleri hayvanlara ilişkin sesleri çıkarmaları son derece başarılı. Bu nokta önemli zira, Hayvan Çiftliği gibi sadece hayvanlar arasında geçen bir oyunda kullanılan reji hem oyuna akışkanlık sağlamış hem de karakterlerin sadece birer hayvan olmadıklarını aslında temsil ettikleri imgeler olduğunu vurgulayacak şekilde yapılmış.

Kocakulak
Dekor konusunda, ortadaki platform dışında oyunun ev sahipliği yaptığı bir dekor yer almıyor. Bu platform da genellikle, çiftliğe liderlik eden domuzların, diğer hayvanlara seslendiği yer olarak karşımıza çıkıyor. Oyunun başlarında kısa süreli bir belirsizlik mevcut. Zira George Orwell'in romanını okumamışlar için kimin kim olduğunu anlamak imkansızken, romanı okuyanlar için de bir zorluk mevcut. Özellikle oyunun başında, hayvanların çiftliği ele geçirme ve kuralları açıklama sahnelerinde domuzların peş peşe konuşmalarında hangi oyuncunun hangi karakter olduğu, karakter isimleri telafuz edilmediği için pek anlaşılmıyor. Yani Napolyon'u Kartopuyla karıştırmak oyunun başları için pek ala mümkün. 

Oyun Kartopu'nun çiftliği terk edişi ve Napolyon'un diktatörlüğüne başlamasıyla beraber hız kazanıyor. Aslında Kartopu'nun gidişine kadar olan süreç biraz çiftliği tanıtırken, Kartopunun gidişi sanki biraz hızlı olmuş gibi. Zira romanı okumayanlar için Kartopu'nun kim olduğu, savunduğu değerler bu hızdan dolayı anlaşılması daha zor hale gelmiş durumda. Kartopu'nun gidişinden sonrası ise çok başarılı, roman sindirilerek verilmiş. Tek perde ve göreceli olarak kısa olmasına rağmen oyun bunu başarıyla yapıyor.

Hayvan Çiftliği
Romanı okuyanların dikkat edeceği husus şu olacaktır ki, oyun Napolyon üzerine güzel bir şekilde yoğunlaşırken aslında diğer yan karakterlerin hikayeleri biraz geri planda kalıyor. Örneğin Nazlı'nın yaptıkları oyunda üstün körü anlatılırken, kitapta olan pek çok olay gösterilmiyor. Bu da karakterin yaptığı davranışların  altının boş kalmasını sağlıyor. Yani romanı okumamış bir izleyici, karakterin bir hareketi neden yaptığını anlayamıyor. Fakat bunlar çok yan detaylar olarak göze fazla batmıyor, zira oyunculuklar tek kelimeyle harika ve oyunculukları süsleyen dans kareografileri oyuna mükemmel bütünlük katıyor. Yukarıda bahsettiğim üzere, sopa destekleriyle oyuncuların karakterlerini temsilleri o kadar başarılı ki, sadece oyuncuların beden kullanımları bile bu oyunu beğenmeye yeter.

Oyunun sonunda bu sopa kullanımının ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılıyor. Zira Napolyon sahneye sopa desteksiz, yürüyerek geliyor. Bu kitapta da hikayenin temelini oluşturan bir nokta olarak, Napolyon'un artık hayvan olmadığı, karşı çıktığı insanlardan birisine dönüştüğü ve 'insanlaştığını' anlatmanın harika bir yolu.

Hayvan Çiftliği
Hayvan Çiftliğine dair önemli bir nokta da aslında hayvanların temsil ettikleri kişilerdir. Domuzlarda ve onların her dediğine kayıtsız şartsız destek veren koyunlarda bu eleştiri güzel bir şekilde izleyiciye aktarılırken diğer karakterlerin kim olduğu oyunda daha az anlaşılıyor -hele ki romanı okumayanlar için- Fakat genel olarak sömürünün, karşı çıkılan şeyleri iktidara gelince ikiyüzlülükle yapma eleştirisi çok başarılı bir şekilde aktarılıyor.

Oyunun son sözü ise aslında oyunun özeti, kitabın özeti: "Bütün Hayvanlar Eşittir, Ama Bazı Hayvanlar Daha Eşittir"

Genç oyuncu kadrosunu ağırlıklı olarak yeni mezunlar veya öğrenciler oluşturuyor fakat performans başarıları geleceklerinin ne kadar parlak olduğunu gösteriyor. Rejisiyle, sade dekoruyla, farklı yaklaşımıyla ve oyunculuklarıyla Ankara'lıların muhakkak izlemesi gerekiyor Hayvan Çiftliğini. Oyuna dair son bir not. Erdal Beşikçioğlu önceki yıllarda Anadolu Üniversitesi Tiyatro Bölümünde yine bu oyunun rejisini yapmıştı. Rejide bir değişiklik yaptı mı yoksa benzer bir reji mi yaptı gerçekten merak ediyorum. O oyunu izleme fırsatı olanlar bu konuda beni aydınlatırsa çok sevinirim.

Oyuna Bilet Alabileceğiniz MyBilet Sayfası: http://www.mybilet.com/event/12611/hayvan-ciftligi/ 

Oyunun Sayfası: http://www.cermodern.org/hayvan.html

Oyun Künyesi:

Orwell, hayvanlar âleminde aktardığı bu öykü ile devrimin nasıl diktatörlüğe dönüşebileceğini resmeder...
Yazan: George Orwell
Uyarlayan: Peter Hall
Çeviren: Özge Kayakutlu
Yönetmen: Erdal Beşikçioğlu
Yönetmen Yrd: Elvin Beşikçioğlu
Dramaturg: Özcan Özer 
Koreografi: Binnaz Dorkip
Yrd Koreograf: Zülal Süer Gökeri
Kostüm: Nalan Alaylı 
Işık: Zeynel Işık
Işık Asistanı: Aslı Atasoy
Kostüm: Nalan Alaylı
Müzik: Artun Ertürk
Ritim: Barış Menküer
Ses- Efekt: Tayfun Gültutan
Kondüvit: Koray Alper
Sahne Amiri: Fatih Katırcı
Reji Asistanı: Musa Arslanali
Grafik Tasarım: Negrican Birlik

Oyuncular:
Kartopu: Arsal Mazmanoğlu
Napolyon: Adem Aydil
Cırtlak: Ahmet Melih Yılmaz
Kocakulak: Burak Küçükosman
Keçi: Ayşegül Çaylı
Karga: Mertcan Semerci
Boksör: Aytek Şayan
Nazlı: Naz Göktan
Tavuklar: S. Eylül Akbulut, Cemre Burcu Tosun, Başak Vural
Koyunlar: Esra Akbaş, Mihriban Seyhan, Buse Kara, Begüm Akova, Seda Bakan, Ayça Eren

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder